Akbelen Ormanı’nda dört yıldır direnenler anlatıyor: ‘Bir tek ağacı bile kaybetmememiz gerekiyor’

Kaynak, DHA
Akbelen Ormanı’ndaki direniş 17 Temmuz 2021’deki kesim girişiminden sonra nöbete dönüştü.
- Yazan, Merve Kara-Kaşka
- Unvan, BBC Türkçe
- Twitter,
-
Muğla’nın İkizköy Mahallesi’ne bağlı Akbelen mevkinde maden için istimlak edilen alandaki ormanı dört yıldır savunan köylüler ve direnişçiler bu sabah yeni bir kesim girişimiyle karşılaştılar. BBC Türkçe’nin konuştuğu köylü ve direnişçiler, kolluk kuvvetlerinin daha önceki girişimlerden farklı bir yol izlediğini söylüyor.
“Sabah uyandığımda, 5.30-6.00 gibiydi, jandarma ormana girmişti, büyük bir ekipti, aşağı kesimlerde çevik kuvvet barikat kuruyordu..
“Daha sonra kesim ekibi geldi sanırım, barikatın arkasından ormana geçtiler ve hızar sesleri gelmeye başladı, normalde ormana birkaç noktadan girilebiliyor, tüm noktalar kapatılmıştı ve giremiyorduk”.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Mahallesi’ndeki Akbelen ormanını savunan Anıl Işık, bu sabah karşılaştığı manzarayı BBC Türkçe‘ye bu sözlerle anlattı.
Aslen Akbelenli olan Işık, babaannesinin farklı bir maden ocağı projesi yüzünden köyünden göç etmek zorunda kaldığını ve Milas’a taşındıklarını söylüyor.
Ancak dört yıldır Akbelen’de yaşıyorlar. Bunu sıradan bir köylü yaşamından çok bir “mücadele” olarak tanımlıyorlar.
İkizköy Mahallesi’ndeki Akbelen Ormanı
‘Bir gün bile burayı boş bırakmadık’
Akbelen Ormanı için köylülerin verdiği mücadele bundan yaklaşık dört yıl önceye gidiyor.
Yeniköy-Kemerköy termik santrallerine yakıt sağlayan linyit madeni sahasının genişletilmesi için 2019’da gönderilen ihbarnamede topraklarını projenin sahibi olan Limak ve İçtaş’a satmaları söyleniyordu.
Köylülerin çoğu bu teklifi kabul etmedi. İkizköy’e bağlı, Işıkdere mevkinde birkaç yıl önce aynı maden için bir başka proje hayata geçirilmişti. Köylülerin bu projede yerinden edilenlere tanık olması bu kararlarında etkili olmuştu.
2019 ve 2020 döneminde avukatların yardımını alan ve idari başvurular yapan köylüler çabalarından sonuç alamadı.
Direnişin 2021 yılından itibaren bir nöbete dönüştüğünü söyleyen Anıl Işık, 17 Temmuz’da ikinci kez ağaç kesimi girişimiyle karşılaştıklarını anlatıyor.
Orman işçileri bu girişimde Akbelen’deki 40 kadar ağacı kesmişlerdi.
O gün annesi Nejla Işık’ın kesim karşısında yardım çığlıklarını gösteren video, sosyal medyada birçok kişi ve organizasyona ulaşmalarını sağlamış ve Akbelen Ormanını savunmak üzere harekete geçirmişti.
Anıl, “2021’de 17 Temmuz’dan sonra çadırlı nöbete başladık, Türkiye’nin her yerinden insanlar geldi, o günden beri burayı bir gün bile boş bırakmadık” diyor ve devam eden ağaç kesme girişimlerini şöyle anlatıyor:
“Ağustos ayında yangınlar devam ederken, yangın sıçrama tehlikesi bahane edilmişti ve 105 ağaç kaybetmiştik. Protestolara devam ettik.
“10 Ağustos sabahı darp edildik, ana yolun kenarına atıldık, jandarma bir hafta kadar köyden gitmedi… Bu jandarma müdahalesiyle ilgili şikayetçi olduk, davada karar bir ay önce geldi, jandarma için verilen hapis cezası sonra para cezasına çevrildi” diyor.
‘İklim krizi çağında ormanları, su kaynaklarını yok ediyorlar’
Dava sürecine bu dönemlerde müdahil olan Avukat İsmail Hakkı Atal, bugünkü müdahalede o günlerden daha farklı bir strateji izlendiğini söylüyor.
BBC Türkçe’ye konuşan Atal, jandarmanın bugün herhangi bir fiziksel müdahalede bulunmadığını, kesilecek alanın olduğu ormanın çevrelenip insanların uzakta tutulduğunu söylüyor.
Atal, bugünkü kesimin durdurulması için Muğla İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma başvurusunda bulunduklarını belirtiyor.
“Ama ümitli değilim” diye ekliyor:
“Daha önce bir yürütmeyi durdurma kararı vardı Kasım 2022’de kaldırıldı, sonra seçim atmosferine girildi, bugün yeniden ormana kesim için girildi.
Atal, “Az önce Bodrum Belediye Başkanı ile görüştüm Bayır’da büyük bir orman yangını çıktığı için oraya geçtiğini söyledi. Belediye, ormancıları yangına göndermek yerine ormanları yok etmeye yolluyor”.
Akbelen Ormanı’nda maden projesiyle ilgili dava sürecinde üç kez bilirkişi raporu düzenlendi.
Geçen Kasım sonunda hazırlanan üçüncü raporda, ormanın kömür madenciliğine açılabileceğine uygun olduğu konusunda kanaat bildirilmişti. Bunun ardından mahkeme yürütmeyi durdurma kararını kaldırmıştı.
İkizköylüler ise bu karara itiraz ediyor. Avukat İsmail Hakkı Atal, “Kamu yararı varmış gibi gösteriyorlar ama tamamen soyut bir yarardan bahsediyorlar” diyor.
Atal, Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL) tarafından hazırlanan “Kronik kömür kirliliği Türkiye: Kümülatif sağlık etkileri” araştırmasını işaret ediyor.
Bu araştırmaya göre Yeniköy Termik Santrali 1986’dan beri 23 bin 595 kişinin erken yaşta ölümüne yol açtı ve 36 yılda santralin yol açtığı toplam sağlık maliyeti 508 milyar TL oldu.
Atal, bölgenin su kaynaklarının da projeden olumsuz etkileneceğini hatırlatıyor:
“Burası gidecek olursa Bodrum susuz kalacak. Hacettepe Üniversitesi Jeoloji bölümünün yaptığı bir araştırma, burada kömürün blok halde durduğu için Çamköy, Karacahisar suyunun Bodrum’a akabildiğini gösteriyor.
“İklimi, su kaynaklarını, tarım arazilerini yok eden bu proje ülkenin geleceğini yok etmeye yöneliktir.”
‘Bir avuç kömür çıkarmamamız, bir tek ağacı bile kaybetmememiz gerekiyor’
Sabah kesim haberini alır almaz yaşadıkları Bodrum’ndan Akbelen Ormanı’na doğru yola çıktıklarını anlatan İklim Aktivisti ve Grafik Tasarımcı Yasemin Sayıbaş Akyüz, yolda araçlarının “özel güvenlik gerekçesiyle” üç kez durdurulduğunu anlatıyor.
Köye ulaştıklarında kesim seslerini duyduklarını söyleyen Sayıbaş Akyüz, BBC Türkçe‘ye verdiği demeçte, “Herkes çok üzgün ama biliyoruz ki ne kadar çok ağaç kurtarırsak o kadar kardayız. 80-90 yaşındaki insanlar bu sıcakta nöbet alanındalar” diyor.
Çizimleri ve tasarımlarıyla iklim kriziyle mücadeleye destek veren Sayıbaş Akyüz, “Dünyanın dört bir yanında ormanlar yanıyor, iklim krizi en sert şekilde yüzümüze vuruyor, bir avuç kömürü bile çıkarmamamız, bir tek ağacı bile kaybetmemiz grekiyor” diyerek şaşkınlığını ifade ediyor.
İklim ve enerji alanında çalışan düşünce kuruluşu Ember’a göre Türkiye, Haziran 2023’te Almanya ve Polonya‘yı geride bırakarak Avrupa‘nın kömürden en fazla eketrik üreten ülkesi oldu.
Türkiye’nin kömürden elektrik üretimi, Avrupa ülkelerinin aksine artırmaya devam ediyor.
Türkiye’nin 2018’den bu yana kömürden elektrik üretimi kapasitesi yüzde 9’dan fazla arttı. Aynı dönemde Almanya’nınki yüzde 15, İtalya‘nınki yüzde 20, Romanya‘nınki yüzde 44 ve Çekya‘nınki yüzde 14’ten fazla azaldı.
Ormanı savunanlar Milas’ın geleceğinin termik santrallerle değil zeytine bağlı inşa edilebileceğini söylüyor.
Milas Kent Konseyi, Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) ve İklim İçin 350 Derneği’nin hazırladığı “Yerel Ekonomi için Dönüşüm Fırsatı: Milas’ta Zeytincilik” isimli raporuna göre Milas’ta zeytinin işlenmesi için kurulacak 70 yeni tesisle, kömüre mahkum olmadan zeytine dayalı yerel bir ekonomi kurmak mümkün.
685 kişiyi istihdam edecek bu tesisler için ihtiyaç duyulan yatırım ise, Milas’ta işletmedeki iki kömürlü termik santrala sadece bir yılda verilen teşvik miktarına eşdeğer.
Ayrıca, yörede zeytine dayalı bir ekonominin desteklenmesi ile Avrupa Birliği coğrafi işaretli Milas zeytinyağının yarattığı değer 4,5 milyon TL’den 60 milyon TL’ye çıkabilir.
Milas zeytinyağının Türkiye’nin tek AB coğrafi işaretli zeytinyağı olduğu belirtiliyor.