AYM’de ‘Dezenformasyon Yasası’ görüşülecek: Basın meslek örgütleri tepkili, hukukçular iptal talep ediyor
Kaynak, DHA
Anayasa Mahkemesi (AYM), “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçuna hapis öngören düzenlemenin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemini yarın görüşecek.
Cumhuriyet Halk Partisi, düzenlemeyle ilgili iptal ve yürürlüğün durdurulması isteminde bulunmuştu.
Anayasa Mahkemesi yasanın iptal istemini, yarınki Genel Kurul gündeminde ele alacak.
Kamuoyunda “dezenformasyon yasası” olarak bilinen düzenlemeyle, Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesine ekleme yapılarak, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu ihdas edildi ve bu suçu işleyenlerin 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması öngörüldü.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) verilerine göre, bu düzenleme kapsamında son bir yılda en az 33 gazeteci hakkında soruşturma açıldı, 6 gazeteci gözaltına alındı, 4 gazeteci tutuklandı ve kısa süre sonra serbest bırakıldı.
En son Gazeteci Tolga Şardan, yargıda yolsuzluk iddialarına dair hazırlanan bir MİT raporu hakkında yaptığı haberiyle, bu madde kapsamında tutuklandı ve ardından serbest bırakıldı.
Hukukçular, düzenlemenin Anayasa’nın düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın hürriyetini düzenleyen ilkelerine aykırı olduğunu savunuyor. Basın meslek örgütleri ise “dezenformasyon” düzenlemesinin “sansür” anlamına geldiğini söylüyor.
BBC Türkçe’ye konuşan Avukat Ülkü Şahin, “Düzenleme çok açık bir şekilde hukuka aykırı olduğu için, umuyoruz ki AYM hala bir hukuk devleti olduğumuzu gösterir” diyor:
“Düzenleme kanun vasfında değil, içeriği belirsiz ve kapsamına her şey dahil edilebilir. Çok soyut ve muğlak bir düzenleme, normal şartlar altında bu düzenlemenin hiçbir zaman yasalaşmaması gerekiyordu.”
8 Kasım’da Ankara’da gazeteciler, AYM dezenformasyon yasasını görüşürken Ahlatlıbel Parkı’nda olacak.
Kaynak, Türkiye Gazeteciler Sendikası
AYM’de, düzenlemenin kanun vasfında olup olmadığı incelenecek.
‘Öngörülebilir değil ve doğrudan ifade özgürlüğüne aykırı’
Avukat Şahin, düzenlemenin “öngörülebilirlik ilkesine” de aykırı olduğunu vurguluyor:
“Bu düzenlemenin içeriği tamamen belirsiz. Başta gazeteciler olmak üzere kimse hangi haberi yaparsa bu kapsamda suç olup olmadığını bilmiyor. Halbuki yurttaşların bu düzenlemeyi okuduğunda, hangi fiilleri işlediğinde ne tür yaptırımlarla karşılaşacağını öngörebiliyor olması lazım. Dolayısıyla öngörülebilir bir düzenleme değil ve kanunilik vasfından yoksun.”
Şahin ayrıca düzenlemenin doğrudan basın ve ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu kaydediyor:
“Barındırdığı fiiller yönünden, doğrudan basın ve ifade özgürlüğüne aykırı bir düzenleme. Başta gazeteciler olmak üzere, toplum bir şekilde dezenformasyon iddiasıyla baskı altına alınıyor.”
“Meclis görüşmelerinde iktidar partisi ve ortakları bunun gazetecilere yönelik bir düzenleme olmadığını söylemişti. Evet sadece gazetecilere yönelik değil ama birinci hedef elbette gazeteciler.”
“Deprem döneminde sosyal medyada bilgi yaymaya çalışan insanların da bu tür soruşturmalarla karşı karşıya geldiğini gördük. Bu açıdan tüm toplumu tehdit eden bir düzenleme.”
‘Gerçeğe aykırı bilgi nedir, bunu kim belirleyecek?’
BBC Türkçe’ye konuşan İnsan Hakları Hukukçusu ve Avukat Tuğçe Duygu Köksal, hem ceza hukuku hem de insan hakları hukuku açısından maddenin iptal edilmesinin elzem olduğunu söylüyor:
“217/A maddesi kapsamında bu suçun oluşabilmesi için, gerçeğe aykırı bir bilgiyi yayma kriteri getiriliyor. Peki gerçeğe aykırı bilgi nedir? Bunu kim tahlil edecek? Gerçeğe aykırı bir bilgiyi belirleyecek makam kim? Bu makam tarafsız bir merci olarak dikkate alınabilir mi?”
“Bu madde kapsamında belirli bir kesim ya da otoriterinin neyi gerçek bilgi olarak değerlendireceğine göre bir sonuca varacak olursak, bireyler açısından öngörülemez ve keyfi sonuçlara sebebiyet verir.”
“Bu madde iptal edilmez ve bu haliyle devam ederse, 1984 romanını yaşarız. Nitekim orada da ‘Gerçek Bakanlığı’ vardı. Dolayısıyla pek çok hak ihlaline sebebiyet veren, ifade ve basın özgürlüğünü caydırıcı bir etkiye sahip bir maddedir.”
Köksal, ayrıca tekzip mekanizmasını hatırlatarak, “Elbette bir haber hatalıysa bu zaten ortaya konulur, bu konuda başka bir haber yapılır, tekzibi her zaman mümkündür. Bu cezalandırmayı, hele ki hapis cezasını gerektirmez” diyor.
Şahin de dezenformasyonu engellemek için öncelikle hapis cezası öngörülmesini eleştiriyor:
“Elbette dezenformasyon bir sorun ancak dezenformasyonu bir ceza normuyla engellemekten önce kullanılabilecek başka araçlar var. Dezenformasyonu engellemek için öncelikle toplumun medya okur yazarlığı seviyesinin geliştirilmesi gibi çeşitli önlemler alınabilir.”
Adalet Bakanı Tunç: Takdir Anayasa Mahkemesi’nin
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bugün Bilkent Otel’de düzenlenen bir çalıştayın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Gazeteci Tolga Şardan’ın tahliyesine ilişkin değerlendirmesi sorulan Tunç, yargı önündeki bir soruşturma hakkında yorum yapılamayacağını belirtti:
“Yargının gündeminde bu şekilde çok sayıda soruşturma var. Bu soruşturmalarda tutuklamalar da tahliyeler de gerçekleşebiliyor. Yargının verdiği kararlara saygı göstermemiz lazım. Konu yargının takdirinde olan bir husus.”
“Halk içinde endişe, korku, panik yaratmaya yönelik ya da kamu düzenini ihlal eden nitelikte bir durum söz konusuysa, bu fiilleri tespit edecek, bunun suç olup olmadığını takdir edecek olan yine bağımsız yargıdır. Bu süreçte maddeyle ilgili iptal davası açıldı Anayasa Mahkemesine. Biz Bakanlık olarak görüşümüzü Anayasa Mahkemesine ifade ettik. Takdir Anayasa Mahkemesinin. Hep beraber sonucu göreceğiz.”
Gazeteciler AYM önünde eylem yapacak
Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Haber Sen, yarın AYM’nin karşısındaki Ahlatlıbel Parkı’nda nöbet tutacak.
Ortak bir açıklamaya yayımlayan basın meslek örgütleri, tüm demokrasi taraftarlarını gerçekleştirecekleri sessiz protestoya davet etti.
Açıklamada sadece bir hafta üç gazetecinin gözaltına alındığı, dördü hakkkında soruşturma açıldığı ve bir gazetecenin tutuklandığı hatırlatıldı:
“Bir yıldır onlarca gazetecinin soruşturulmasına, gözaltına alınmasına ve tutuklanmasına neden olan “halkı yanıltıcı bilgi yayma” maddesinin keyfi suçlamalara yol açtığını artık tüm ülke biliyor, görüyor.”
“Ülkemizin en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’nin sansüre karşı basın özgürlüğünü gözeten Anayasamıza uygun bir karar vererek Başkent’te adaleti gözeten yargıçlar olduğunu tüm dünyaya göstermesini bekliyoruz.”
“Basın ve ifade özgürlüğünü savunan tüm meslektaşlarımızı, okurlarımızı, sansürü kabul etmeyen demokrasi taraftarlarını sessiz protestomuza ve serbest kürsüye davet ediyoruz.”
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi
Kanunla birlikte Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nda Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) adıyla yeni bir birim kuruldu.
DMM’nin sosyal medya paylaşımlarında, çeşitli haber ve görsellerin ele alındığı doğrulama merkezi gibi çalıştığı görülüyor.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ise geçen sene bir açık mektup yayımlayarak DMM hakkında bilgi istedi.
TGS mektubunda, DMM’nin hukuki dayanağı, kadro sayısı ve kriterleri hakkında sormuştu.
Tolga Şardan’ın tutuklanmasına gerekçe gösterilen haberi, Şardan tutuklandıktan kısa bir süre sonra İletişim Başkanlığı tarafından yalanlanmıştı.
Ne olmuştu?
“Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 18 Ekim 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Kanunun 29. maddesiyle, Türk Ceza Kanunu’na “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” şeklinde yeni bir suç getirildi:
“Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılacaktır.”
CHP, 29’uncu maddenin iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.