Cumartesi Anneleri 5.5 yıl sonra yeniden “hafıza mekanı” Galatasaray Meydanı’nda toplandı
Kaynak, Cumartesi Anneleri
Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları
Cumartesi Anneleri yaklaşık 5.5 sene sonra Galatasaray Meydanı’nda ilk kez müdahale olmadan toplandı ve açıklama yapabildi.
Polis 2018’den bu yana bu amaçla toplanmalara izin vermiyordu.
HEDEP Urfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan, bu hafta TBMM’deki bir komisyon toplantısında Bakan Yerlikaya’ya Cumartesi Annneleri ve kayıp yakınlarının kelepçelenerek gözaltına alınması ile ilgili fotoğrafları göstermişti.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya buna yanıt olarak “Yaşadıkları mağduriyettir. En kısa zamanda sürede çözüm üreteceğiz” demişti.
Bu açıklama sonrası ilk Cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda 10 kişi toplandı.
Basın açıklamasını gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren okudu ve Galatasaray Meydanı’nın Cumartesi anneleri için “hafıza mekanı” olduğunu söyledi.
İnsan hakları avukatı Eren Keskin de yakınlarla beraber meydandaydı.
Cumartesi Anneleri’nin sosyal medya hesabından yapılan açıklama şu şekilde:
“972 haftadır, kayıplarımızı gündeme taşımak, devleti yönetenlerin sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlamak amacıyla kamuoyu yaratmaya çalışıyoruz. Bizim bu çabamız 25 Ağustos 2018 tarihinden beri polis şiddeti ve gözaltılar ile engelleniyordu. Geçen 5 yılı aşkın zamandan sonra kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği temsilcileri olarak karanfil ve fotoğraflarımızla Galatasaray’dayız.”
Ne olmuştu?
Kaynak, Getty Images
Türkiye’nin en uzun süredir devam eden sivil itaatsizlik eylemi olarak kabul edilen ve 27 Mayıs 1995’ten beri Cumartesi günleri Galatasaray Meydanı’nda düzenlenen Cumartesi Anneleri eylemi, 1999 yılında aylar süren polis müdahaleleri sonucu 10 yıllığına kesintiye uğramış, 2009’da yeniden düzenlenmeye başlanmıştı.
25 Ağustos 2018’deki 700’üncü eylemden beri ise Galatasaray Meydanı’nda eylem yapılmasına izin verilmiyordu.
25 Ağustos 2018’deki 700. eylemde bir araya gelenlere Beyoğlu Kaymakamlığı’nın toplanmalarını yasakladığı bildirilmişti.
Bu yasak kararı sonrası ilk Cumartesi Anneleri eylemine polis plastik mermi ve biber gazıyla müdahale etmişti. 47 kişi de darp edilerek gözaltına alınmıştı.
Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cumartesi Anneleri’nin kaybedilen yakınlarının “yasa dışı örgüt üyesi” olduklarını iddia etmiş ve “Yapılmak istenen çok açık. Annelik kavramı üzerinden bir mağduriyet oluşturup, hem teröre bir mağduriyet maskesi giydirmeye çalışıyorlar, hem de toplumu ayrıştırmaya çalışıyorlar. İzin vermedik, doğrudur, çünkü artık bu istismarın, bu kandırmacanın son bulmasını istedik. Anneliğin terör örgütünce istismar edilmesine, teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık?” demişti.
Cemil Kırbayır raporu: ‘Devlet ilk defa kabul etti’
Kaynak, Besna Tosun
1995’te yapılan bir Cumartesi Anneleri eylemi
Türkiye’de 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası ve 90’lı yıllarda TSK ile PKK arasındaki çatışmalar sırasında kayıplar arttı.
Türkiye’de toplam kaç kişinin zorla kaybedildiğine ilişkin resmi bir veri yok. Hafıza Merkezi’ne göre, 12 Eylül 1980 darbesinden bugüne toplam kaybedilen kişi sayısı, kesin olmamakla birlikte 1352.
2011 yılında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumartesi Anneleri ile Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde görüştü.
Bu görüşmede Erdoğan, ‘Sizin sorununuz kabinenin sorunudur. Ben bu sorunu çözeceğim’ şeklinde ailelere mesaj verdi.
Görüşmenin ardından Erdoğan’ın talimatıyla, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nda “gözaltında iken kayboldukları iddia edilen kişilerin akıbetinin araştırılması” amacıyla bir alt komisyon kuruldu.
Komisyonun “Berfo Ana” olarak bilinen, eylemlerin simge isimlerinden Berfo Kırbayır’ın oğlu Cemil Kırbayır ile ilgili hazırladığı 350 sayfalık raporun sonuç bölümünde şu ifadeler yer aldı:
“Komisyonumuz; Cemil Kırbayır’ın gözaltında iken işkence gördüğüne, bu işkence sonucunda hayatını kaybettiğine ve cesedinin ölümüne sebebiyet veren sorgulamaları yapan kamu görevlilerince ortadan kaldırıldığına inanmaktadır.”
Bu rapor için, “Devlet ilk defa birinin gözaltında işkenceyle katledilip kaybedildiğini kabul etmiş oldu” değerlendirmesi yapılıyor.